Ana Sayfa 1998-2012 Türkiye Nereye Koşuyor?

Türkiye Nereye Koşuyor?

“Kuvvet tektir ve o milletindir.”

“Bu vatan çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya lâyıktır”.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Türkiye’nin en büyük siyasî ve ekonomik krizinin üçüncü ayına girdiğimiz günlerde 19 Mayıs 1919’un BAŞBUĞU büyük Türkçü Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “En büyük eserim” dediği Cumhuriyet’in bir adım öncesi olan yüce meclisimizin açılışının yıldönümünü bu yıl maalesef buruk bir şekilde kutladık. Bir tarafta milletine inanan ve güvenen efsane bir LİDER ve 23 Nisan 1920 yıllarının şartları…

VE o şartlarda “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” diye dünyaya haykıran bir BAŞBUĞ, diğer yandan milletine inanmayan ve güvenmeyen, o yüce milleti lâyık olduğu seviyeye çıkaramayan, milletinden kopuk siyasîler…

Savurganlıklarla, yolsuzluklarla, debdebe ile üçüncü bin yılın başında halkına yoksulluk ve yoksunluktan başka bir şey vermeyen, milletini üçüncü liglere lâyık gören anlayışlar.

Türkiye, yolsuzluklarla-Rusya Cumhuriyeti’nden sonra dünyada 4. sırada yer almaktadır.

Komünizmin yıkılmasından sonra, Rusya Cumhuriyeti’nden ülke dışına 200-300 milyar dolar kaçırılmıştır.

Rusya mafyasının ülke dışına kaçırdığı 50 milyar dolar bu rakamın dışındadır.

Türkiye’de batık krediler % 25 sınırına dayanmıştır. Devlet Denetleme Elemanları Derneği’nin (D.D.E.D) kongresinde Türkiye’deki bürokratların İsviçre bankalarında 30-40 milyar dolar paraları olduğu açıklanıyor.

Bu bize, Türk milletine yapılmış en büyük hakarettir. Bizim için züldür.

Türk milletinin 65 milyon evlâdının hiçbir ferdinin Kemal Derviş Beyefendinin şahsı ile ilgili bir husumeti ve garazı olamaz.

Hattâ Kemal Derviş Beyi; sempatik, cana yakın, samimî ve dürüst buluyoruz. Bu özelliklerini onun yüzünden okuyoruz. Biz usule ve yanlış seçime itiraz ediyoruz.

Bu itirazımızda da haklı old uğumuz kanıtlanmıştır.

ABD Büyükelçisi, Kemal Derviş için hükûmetten garanti istiyor. Yalnız Başbakan ile görüşüp tatmin olamayan sayın büyükelçi, koalisyonu oluşturan diğer iki sayın parti liderlerinden de garanti istemek için görüşmeler yapıyor.

Mesut Yılmaz Bey’in Slovakya gezisi olduğu için büyükelçi ile öncelikli olarak o görüşüyor ve görüşme çıkışında büyükelçinin bu davranışını tuhaf karşılaştığını beyan ediyor.

Biz Türkçüler bu davranışı normal karşılıyoruz. Bunu bekliyoruz. Bu nedir? Bu bir teslim oluştur. Bu davranış en büyük emperyalist, süper gücün bizi nasıl hafife aldığının göstergesidir.

Bu yalnız bizim için, 65 milyon Türk için değil, bizden destek bekleyen dünyadaki 230 milyon Türk için de en büyük hicaptır. 21. yüzyılın lider olma konumundaki Türkiye’nin içine düşürüldüğü durum yürekler acısıdır.

Resmî ve özel -Kıbrıs dahil- 64 üniversitesi olan ve bunlara bağlı birçok iktisat, işletme, maliye, ekonometri vb. fakülte ve bölümleri bulunan ülkemizde hiç mi yetişmiş insan gücü yoktur? Birçok bankada, finans kuruluşunda veya menkul değerler kuruluşunda üst düzeyde görev yapan, profesyonel olarak çalışan uzman ekonomistlerden, bu ekonomistleri yetiştiren hocalardan hiçbiri Türk ekonomisini bilmiyor da ta Amerika’dan Kemal Derviş Bey buna lâyık görülüyor.

Kemal Derviş Bey şu an hükûmetin -ABD tarafından atanmış- dördüncü ortağı olarak gözükmektedir. Bağımsız davranış biçimleri gösterdiği an, bakalım sonu ne olacaktır?

Yolsuzluklar, savurganlık, merkeziyetçi sistem, yatırım ve üretim eksikliği, rant ekonomisi, ağır hantal devlet yapısını karaya oturtmuştur.

15 cumhuriyetten oluşan kocaman S.S.C.B.’nin bu hantal yapı yüzünden dağılması sonucu ortaya çıkan feci manzara akıllardadır. Onbinler ile ifade edilen kaçak işçiler (vize süreleri ile Türkiye’ye gelip çalışan yalnız Ermeni kaçak işçi sayısı 20 bin civarındadır) ve Nataşa tabir edilen hayat kadınları, devletimizin başına birçok yeni problemler getirmiştir. Silâh kaçakçılığından nükleer madde kaçakçılığına kadar adını bile bilmediğimiz birçok maddenin kaçakçılık yolu açılmıştır.

En vahim olanı da insanlarımızın A.İ.D.S. ve frengi gibi bulaşıcı, öldürücü cinsel hastalıkların tehdidi ile karşı karşıya gelmeleridir. Demek ki, problemleri zamanında çözmez iseniz karşınıza dağ gibi meseleler çıkar ve işin içinden çıkamazsınız.

Sayın Başbakan; mal bulmuş mağribî gibi istikrar kelimesinin arkasına sığınarak, 1980 öncesi baş düşmanı olan, Gelibolu-Hamzaköy’den arkadaşı 9. Cumhurbaşkanımızı görev süresi bitiminde tekrar o görevde tutmak için 5+5 formülü kurnazlığını uygulayamamıştır.

O bir bilen beyefendinin 1991 genel seçim kampanyalarında; yurtiçi seyahatlerinde kullanılmak üzere -Sönmez Holding’den uçak ve helikopter kiralayıp emrine tahsis eden, daha sonra milletvekili ve – Ziraat Bankası’ndan sorumlu- Devlet Bakanı olan Cavit Çağlar ABD’nde tutuklandı. Cavit Çağlar’ın suçu, Etibank’tan 7,4 milyar dolar kredi alarak bu krediyi usulsüz kullanmak.

Sayın Başbakan, hükûmetinin 352 milletvekili ile kuvvetli bir desteği olmasına rağmen, aynen Cumhurbaşkanı seçimlerinde olduğu gibi koalisyon ortağı partilerin içinden ekonomiden sorumlu bir devlet bakanı bulamadı. Ve ta Amerika’lardan Kemal Derviş Beyi getirdi.

Yazar Atillâ İlhan, Kemal Derviş’in ABD tarafından ekonomimizi kontrol altında tutması ve daha büyük hasarlı kazalara uğramaması için bilerek ajan olarak gönderildiğini iddia ediyor. İnşallah iddia edildiği gibi ajan çıkmaz.

Ulusal adını takdığımız ekonomik program 14 Nisanda açıklandı. İçinde birkaç rakam var, geriye kalanı temenniler silsilesinden ibaret, ama zihniyet değişikliğini getirmeye çalışan, bunu ısrarla vurgulayan bir zihniyet programı olduğu görülüyor. Dış yardımın rakamları hâlâ kesin değildir. Kemal Derviş yine yaban ellerde avuç açmaya devam edecek. Aynen sizin hükûmeti kurduktan sonra 1999 yılının sonlarına doğru, başınızdaki Lenin şapkası ile ABD’ne gidip Bill Clinton’a avuç açtığınız gibi…

Hani, Beyaz Ev’in Oval salonunda siz koltukta otururken ABD Başkanı sizin kollarınızı dayamanıza müsaade etmeyip, oraya hafifçe oturup, kollarını bağlayıp, iki bacağını üst üste getirerek poz vermişti.

Biz millet olarak yeni ekonomik programın ne anlama geldiğini biliyoruz ve görüyoruz. Kaynak yok mazeretinin arkasına sığınılarak hiçbir sosyal kesime, işçiye, memura, emekliye, esnafa ve tarım kesimine destek görülmemektedir.

Bu bir acı reçetedir. Yüce milletimiz 25 yıldır bu acı reçetelere şerbetlenmiştir.

Son 21 Şubat ekonomik krizi patlak verdiğinde, üstelik bir program uyguluyordunuz. Enflâsyon düşürme ve ekonomik istikrar programının 14 aylık sonucunda kriz ortaya çıktı.

Dünyada ilk defa ekonomik istikrar programı uygularken krize giren, ekonomiyi kazaya uğratan -bu şekilde literatüre geçen- tek ülke maalesef bizim devletimiz olmuştur.

DİL BİR, BAYRAK BİR, MİLLET BİR, VATAN BİR’DİR.

CİHAN DURDUKÇA, TÜRK VATANI BÖLÜNMEZ BİR BÜTÜNDÜR!..

TANRI TÜRK’Ü KORUSUN.

KÜRESELLEŞME ADI ALTINDA AMERİKAN MİLLİYETÇİLİĞİ

Türkiye’deki sokaklar, üzerine Amerikan bayrağı işlenmiş tişört giyenlerle doldu. Herhangi bir Anadolu şehrindeki esnaf dahi, artık göğsünde bu bayrakları taşıyabiliyor. Globalleşme-küreselleşme derken, yabancı hayranlığı ve Amerikan milliyetçiliği yavaş yavaş içimize işliyor. Daha da acısı, bu gidişi “çağdaşlık” ve “uygarlığın kaçınılmaz gereği” gibi görenlerin az olmayışı. Amerika’nın sonuncu eyaleti ile aramızda ne fark kaldı?
 

Orkun'dan Seçmeler