Ana Sayfa 1998-2012 Millî Bütünlüğümüze Kurşun Sıkanlar

Millî Bütünlüğümüze Kurşun Sıkanlar

Türkiye bugünlere birden gelmedi. Geriye doğru baktığımızda, yarım asrı geçen bir zaman içinde, siyasîlerin koltuk uğruna neler söylediklerini sırası ile gözden geçirelim.

1931’de Büyük Millet Meclisi seçimlerinde neşredilen beyannamede tespit ve ilân edilen, yalnız birkaç sene için değil, geleceği de içine alan tasarı ve hedefleri belirleyen Methal’in esaslar bölümünde birinci sırayı alan “Vatan” tarifinde aynen şöyle yazmaktadır: “Vatan Türk milletinin eski ve yüksek tarihi ve topraklarının derinliklerinde mevcudiyetini muhafaza eden eserleri ile yaşadığı bugünkü siyasî sınırlarımız içindeki yurttur. Vatan hiçbir kayıt ve şart altında ayrılık kabul etmez bir bütündür.”

Ayrılık kabul etmeyen vatan bütünlüğü, her partinin temel ilke kabul etmesi gereken bir kavramdır. Varlıklarını bu temele borçlu olan siyasî partiler, millî bütünlüğümüzde gedik açacak beyan ve demeçlerden kaçınmak mecburiyetindedirler. Fakat ne yazık ki, bazı partiler ve liderleri, oy hırsı ile etnik kışkırtmacılık yapmışlardır.

Bilhassa çok partili rejime geçişimizden itibaren bu kışkırtmalar ve talihsiz demeçler yoğun ş ekilde devam etmektedir. Yakın tarihimizde Van-Özalp olayı olarak da geçen olayda, rahmetli Mustafa Muğlalı Paşanın başına gelen bir hâdise vardır. Bu hâdise nedir? Mustafa Muğlalı Paşa ne yapmıştı? Vatanî görevini yapmakta olan elliden fazla askerimizi muhtelif zamanlarda şehit ederek silâhlarını alıp götüren, kaçakçı-bölücü 33 eşkiyayı muhakemesiz kurşuna dizdi diye Demokrat Parti, CHP iktidarını baskı altına almış, 33 vatandaşın hesabını soracağız diyerek, 1950 seçimleri öncesinde OY yatırımı yapmıştı.

1950’de iktidara gelen Demokrat Parti, Muğlalı Paşayı yargılatmış, önce idama mahkûm ettirmiş, sonra cezasını yirmi yıla indirmişti. Muğlalı Paşanın cezası yargıtayca bozulmuş, ikinci yargılama sırasında da, Mustafa Muğlalı Paşa kendisine reva görülen suçlamanın ağırlığına dayanamayarak hakkın rahmetine kavuşmuştu. Demokrat Parti iktidarının, Muğlalı Paşaya reva gördüğü bu muamele, Demokrat Partiye doğuda oy kazandırmış, kaçakçı-bölücü eşkiyaları da sevindirmişti. Üç buçuk oy için 33 bölücünün hesabını soran Demokrat Parti iktidarı, şehit askerlerimizin adını dahi ağzına almamıştı. Sergilenen bu olay, Güneydoğu sorunu dediğimiz bugünkü neticeyi hazırlayan, bölücülere verilen, ilk ve affedilmez taviz olmuştur.

Partiler oy için neler söylemiştir. 16.6.1975 tarih ve 222 sayılı Yankı dergisinde çıkan bir yazıda, seçim konuşması için gittiği Tunceli’de Sayın Ecevit, Şeyh Sait İsyanı’na katılanların yakınlarının bulunduğu toplantıda, vatandaşlarımıza hitaben “1938’in kahramanları” diyecek kadar iktidar hırsı ile kendinden geçmiştir. Sayın Ecevit Türk devletine, cumhuriyetine isyan edenleri kahraman ilân ederken, devletimizi ve ordumuzu da mütecaviz olarak ilân etmiş oluyordu. Ecevit’in işlediği bu suç, bölücülere verilen ve cumhuriyetimizi yaralayan ikinci büyük taviz olmuştur.

Kendisini cumhurbaşkanı seçtiren üniter yapımızın takdirinden âciz Turgut Özal ise, “Benim de damarımda Kürt kanı var, Kürtlerle federal sistemi bile tartışabiliriz” diyerek, Türkiye’yi bölmek isteyen batılılara en büyük taviz ve referansı vermiştir. Bu hareketi, onun bulunduğu makama yakışmayan çok çirkin ve bölücü bir demeç olarak tarihte yerini alacaktır.

Süleyman Demirel de başbakan olarak ziyaret ettiği Güneydoğu’dan Ankara’ya dönerken “Kürt kimliğini tanımak lâzım” diyerek, bölücülere taviz verme yarışında geride olmadığını ispat etmiştir.

İkinci Turgut Özal dönemi yaşayan ANAP’ın lideri sayın Mesut Yılmaz da, partisinin geleneksel, değişmeyen hedefi doğrultusunda AB’ye giden yolun Diyarbakır’dan geçtiğini söyleyerek, sıfıra doğru giden partisine oy toplamaya çalışmaktadır.

Avrupa’nın 15 sene kullanıp attığı vatan haini Apo’yu, Türkiye’nin de kullanmasını tavsiye eden MİT Başkanı Sayın Atasagun, Ecevit’in izni ve himayesinde, aynı paralelde demeç verme zevkini tatmıştır. Sayın Atasagun, Apo’nun neyini kullanmak istiyor? Anlamak mümkün değil. Türkiye Apo’dan aldığı hangi bilgileri şimdiye kadar kullanabildi?

Birileri çıkıp Sayın Atasagun’a “Sen önce yetkini aşan konuşmalarını kontrol et, bölücülere taviz verenler safından uzak dur” demelidir. Refah Partisini ve Fetullah Erbaş’ın PKK ile olan dirsek temasını zaten bilmeyen kalmadı Türkiye’de.

Yukarıda adı geçenlerin üniter yapımızda yara açan söz ve demeçleri, Türkiye’nin millî bütünlüğüne sıkılan kurşunlardır.

Ne Mutlu Türk’üm Diyene.
 

Orkun'dan Seçmeler