Nihal Atsız karakteri ve hayata karşı duruşu ile tüm insanlığa, adamlığa örnek bir şahsiyettir. Tabiî ki de böyle bir şahsiyetin Türkçü bir fikre sahip olması ve verdiği mücadele Türklüğe hazımsızlık duyanları rahatsız etmektedir. Bundan dolayı Atatürk için uygulanan şahısperestlik derecesinde sahiplenerek toplumdan soğutma girişimi, Atsız için de uygulanan bir yol olmuştur.
Gün geliyor eleştirilmez birisi oluyor, gün geliyor faşist, hattâ Hitler perçemli oluyor. Sonra aklı yarımın biri çıkıp Atsız Bey’e dönme diyor. Ve daha birçok yakıştırılan olmadık şeyler duyuyoruz. Ve bunların hepsinin şu ana kadar b ir başlıkta toplanamaması, Atsız Bey’e kasıtlı bir saldırının yapıldığının açıkça belirtisi oluyor.
Oysa ki O, tam bir Türk gibi Türk’e yaraşır şekilde yaşamış, mütevazı bir insandı. Türklüğü ile her zaman övünen ve gelişmesi, ilerlemesi için bir şeyler üreten dâva adamı idi. Anlaşılmasına müsaade edilmedi. Çünkü Türklük, ortaya koyduğu millî fikirler ile hem ilerleyecek, hem de gelişecekti. Fakat bu birilerinin işine gelmedi. Ve tüm olmadık iftiraları ceplerine doldurarak Atsız’a karşı bir cephe oluşturdular. Bu cephede her fikirden insan var. Hattâ milliyetçilik kisvesine bürünmüşler de var.
Atsız’a çok yönden haksızca saldırdılar. Hâlbuki onun iç dünyasını anlamak hiç de zor değildi ama, anlamak istemeyenler gibi bunların yarattığı ön yargıdan etkilenen bir toplum var. Albert Einstein’ın dediği gibi “Bir ön yargıyı yıkmak atomu parçalamaktan daha zordur.”
Bu ülkede başını dönmelerin çektiği bir Nihâl Atsız sancısı var. Ama normaldir. Çünkü, Nihâl Atsız bütün zamanını Türk tarihinin içinde geçirmiş; bu uğurda birçok şeylerden vazgeçmiş; Türklüğe hizmet için fikirler üretmiş çok yönlü bir şahsiyettir. Hakkında ne söylenirse söylensin, ne yazılırsa yazılsın, hakikat tektir. Gün gelecek Türk soyluların yönettiği Türk Cumhuriyeti’nde değeri bilinecektir.
Yazımı Hüseyin Nihâl Atsız’la tanışma şansına sahip olmuş olan Samsun’daki yerel Halk Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Osman Kara’nın hakkında söylediği birkaç cümle ile bitiriyorum:
“Hüseyin Nihâl Atsız, benim hayatımda ve birçok Türk’ün hayatında olduğu gibi belirleyici yönlendirici, yol gösterici olmuştur. Bize bir dâva adamının nasıl olması gerektiğini yaşayarak göstermiştir. Süleymaniye Kütüphanesi’nin bir küçük odasında çile dolduran fikir devi, tarih ve edebiyat âlimiydi. Profesörlerin hocasıydı ama kütüphane memurluğuna mahkûm edilmişti.”