Ana Sayfa 1998-2012 TÜRK TARİHİNİN KAHRAMANLARI XLIV: YAKUB BEG

TÜRK TARİHİNİN KAHRAMANLARI XLIV: YAKUB BEG

1826 (veya 1827) senesinde doğduğu söylenen Yakub Beg, Türkistan Türklerinin tarihinde önemli bir şahsiyettir. İsmi daha çok Kaşgar Hanlığı’yla beraber zikredilen Yakub Beg, önce Ruslarla, ardından Türkistan’da Çinlilerle yaptığı mücadelelerle ön plana çıkmıştır.

Bilindiği üzere Temürlü hâkimiyetinin Türkistan’da son bulmasıyla, bölgede bir otorite boşluğu doğmuştu. Ne Temür Beg’in yerine geçen oğulları, ne de onlardan sonra birer yerel hanlık şeklinde ortada gözüken Buhara, Hive, Hokand gibi idarelerin, Türkler üzerinde kesin bir nüfuz kuramadığı âşikârdır. Her halk ve bölge kendisini diğerinden daha üstün görüp, zayıflık anlarında birbirlerinin arazilerine tecavüz ederek, kendi kuyularını kazmakla meşgul olduklarından dolayı, bu kopukluk daha çok Rusya ve Çin’in işine yaramıştı. Söz konusu iki devlet ciddî bir engelle karşılaşmadan, Türkistan’ı peyderpey ele geçirdiler. Buna bağlı olarak, Kazan Hanlığı’nın sükûtundan itibaren (1552), Rus Çarlığı Sibirya ve Kafkasya’yla birlikte Türkistan’a doğru inmeye başladı.

Ruslar 1852 tarihinde Kazakistan’ın Akmescid şehrine saldırdıklarında, direniş güçleri arasında Yakub Beg’in emrindeki birlikler de vardı. O bu çarpışmalar sırasında gösterdiği başarılardan dolayı, adından epey bahsettirmişti.

Çin İmparatorluğu da Türkistan yönünde işgallerini hızlandırınc a, özellikle Hokand Türkleri onlara yardım elini uzattı. Hokand Hanı, Türkistan’da Kaşgar, Hotan ve Yarkend merkezli bir idare kuran, daha sonra Çinliler tarafından yakalanarak öldürülen (1847) Cihangir Hoca’nın oğlu Buzurg’u, 1864’te Kaşgar’a göndermişti. Onun yanında Ruslara karşı başarılı savunma savaşları yapan Yakub Beg de vardı. Kaşgar’ın yönetimini üzerine alan Buzurg Han’ın kabiliyetsiz, zayıf karakterli, eğlenceye düşkün bir kişi olduğundan söz edilir ki, işte bu yüzden bütün yetkileri Yakub Beg elinde toplamıştı. Yakub Beg’in buradaki başarıları Buzurg Han’ı kıskandırmış, Yakub Beg de bu durumu anlayınca, önce hanı tutuklatmış, daha sonra da Buzurg’u Hacc’a göndererek, ondan kurtulmuştu. Yakub Beg, 1866’da gerçekleştirdiği bu darbeden sonra, Buhara emirine elçiler yolladı. Emir Muzaffereddin de ona, “Atalık Gazi” unvanını verdi. Yakub Beg aynı zamanda “Bedevlet” sanını da kullanmaya başladı. Böylece o, 1864-1869 yılları arasındaki faaliyetleriyle, Doğu Türkistan’daki küçük şehir idarelerini birer birer ortadan kaldırarak, Kaşgar merkezli güçlü bir hanlık tesis etti.

Bu sırada Yakub Beg’i ençok uğraştıran konulardan biri, Çinli Müslümanlar olan Dunganlar idi. Doğu Türkistan’a hâkim olma hususunda bu Dunganlarla (veya Döngen) uzun süre mücadelelerde bulundu. 1868’de Ruslar, Kaşgar üzerine yürümeyi planladıklarında ise, Hive’de birtakım karışıklıkların patlak vermesi, onların bu düşüncesine mani olmuştu. Bunun üzerine Rus hükûmeti bir ticaret andlaşması imzalamak suretiyle, Doğu Türkistan bölgesine girmeyi düşündü. Rusların bu sözleşmenin ardındaki asıl niyetlerini bilen Yakub Beg, bu isteğe iyi bakmadı.

Kısa süre içinde hem Çin, hem de Rus tehlikesiyle yüzyüze kalan Yakub Beg, İngiltere ve Osmanlı Devleti’yle irtibata geçmek zorunda kaldı. Bu esnada oldukça güç şartlar içerisinde bocalayan Osmanlı Devleti, Türkistan’ın işgaline doğrudan engel olamadıysa da, Kaşgar’a yardımda bulunmayı kendisi için millî bir borç olarak görüyordu. Bu soydaşlarına askerî malzemelerle beraber, Kaşgar ordusunu eğitecek subaylar da yolladı. Buna karşılık Yakub Beg de, hutbeyi Osmanlı Devleti sultanı Abdulaziz Han adına okuttuğu gibi, paralarına da onun adını bastırdı. Osmanlı Hükûmeti de ona “Emirü’l-müminin” unvanını verdi.

Fakat bu sırada Çin İmparatorluğu da boş durmuyordu. Batıya yayılmayı plânlayan ve Rus istilâsının önünü almak isteyen Çin, ne pahasına olursa olsun Doğu Türkistan’ı ele geçirmek arzusundaydı. Bu maksatla, 1869’da 89.000 kişilik orduyla önce Şansi’yi, 1873’de de Kansu bölgesini işgal etmişti. Bu arada Ruslarla da bir anlaşma yapılarak, Çin ordusunun ihtiyaçları karşılanmıştı. Bunun üzerine, Yakub Beg hem İngiltere, hem de Türkiye nezdinde daha çok yardım gönderilmesi için taleplerde bulunduysa da; ne İngiltere’den ne de bu sırada Ruslarla 1877/78 Harbi kaçınılmaz duruma gelen Osmanlı’dan gerekli desteği alamadı.

Çin’in Kaşgar Hanlığı’na karşı büyük bir taarruz içerisinde olduğunu anlayan Yakub Beg, Kaşgar’da bulunan Osmanlı elçilik heyetinin başı Murad Efendi’nin yanına Seyyid Yakub Han Töre’yi katıp, yeni silâh ve askerî yardım talebinde bulunmak üzere İstanbul’a yolladı. İstanbul’a tekrar gelen Seyyid Yakub Han Töre, II. Abdulhamid’e, Osmanlı hâkimiyetine tâbi bir ülkeye yardım etmesi gerektiğini söylemiş; ancak bu sırada 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşından yenik çıkan Türkiye, Kaşgar elçisinin isteklerine olumlu cevap verememiştir. Yakub Beg’e, sadece İngiltere’nin desteğini sağlama ve Rusya ile iyi geçinme tavsiyeleri yapılmıştır.

Çin’e karşı savunma tedbirlerini almakla meşgul olduğu bir sırada Yakub Beg’in ölümü Doğu Türkistan için bir talihsizlikti. O kısa bir süre de olsa, Doğu Türkistan’ı hem Çin, hem Rusya, hem de İngiltere’nin işgaline uğramaktan kurtarmıştı. Onun ardından Türkistan ileri gelenleri birbirlerine düştüler. Neticede Yakub Beg’in oğlu, Beg Kulu Han birliği sağladıysa da, askerî bakımdan son derece güçsüz olduğundan 1878’de Kaşgar’ın işgaline engel olamadı.

 

Orkun'dan Seçmeler