Orkun Dergisi’nin Ocak sayısında yayınlanan “Türk’lük Tehlikede” başlıklı yazınızı dikkatle okudum. Bu yazıda sizinle hemfikir olduğum konular yanında size katılmadığım bölümleri de tırnak içinde yeniden değerlendirdim.
Türkçü bir düşünce yapısına sahip olduğunuzu ifade etmişsiniz. Yazdığınız yazıda da bunu ön plana çıkarmışsınız. Türkçü olmanın ana şartını tam manasıyla da yerine oturtmamışsınız.
Yazınızın bir bölümünde Türkiye’nin iki akımdan çok çektiğini yazmış ve bunları da şu şekilde açmışsınız: “Bu akımlardan birincisi komünizm ve ikincisi de şeriat düzeni isteyenlerdir.” Komunizm 1980 öncesi Türkiye için gerçekten büyük bir tehlikeydi. Bu tehlike Türk Milliyetçileri sayesinde bertaraf edilmiştir. bir daha geri dönmemek üzere ağır bedeller ödenerek ortadan kaldırılmıştır.
İkinci olarak şeriat düzeni isteyenlerin Türkiye için tehlike olduğundan bahsettiniz. Arkasından da bugün ülkeyi yöneten başbakan’ın İmam Hatip kökenli olmasını gösterdiniz. İşte eleştiri noktam buradan itabaren başlıyor. İmam-Hatip kökenlileri veya bu okullarda okuyanları potansiyel Türk düşmanı olarak yorumlamanızı şiddetle reddediyor ve kınıyorum. Say ın Başbakan’ın böyle bir uygulaması varsa onu gündeme getirir ve eleştirilerinizi de sağlam temellere dayandırarak yaparsınız. Ben ve benim gibi binlerce, onbinlerce insan o bahsettiğiniz okullarda okuduk ve Türklüğümüzle de, Müslümanlığımızla da gurur duyduk. Bizler o okullarda okurken İstiklâl Marşı merasiminde bile yakalarımızda bozkurt rozetleri takılıydı. Sizin bu dayatmalarınız ve bu okulları dışlamalarınız sayesinde bu okullar kaybedildi ve Çanakkale ruhunu yeniden yaşayacak nesillerin önü kesilmiş oldu.
Bir diğer konuda, “bir insan hem nasyonalist hem de, enternasyonalist olamaz” diyorsunuz. Bu, konuya bakış açınıza bağlıdır. Ben bir Türk Milliyetçisi olarak, medeniyetin bize faydalı olan değerlerini almayı ve Türk kültürüyle yoğurarak kullanmayı savunanlardanım. Eminim ki, siz de bu görüştesiniz. Bu konuda da çok farklı düşündüğümüz söylenemez. Bu görüşünüzü “bu meyanda Dinler’i (semavî) Hıristiyanlık ve İslam da uluslararasıdır. Bu nitelikleri ile de bir Türk’ün hem tam Müslüman hem de Türkçü olması mümkün değildir, teorik olarak tersini savunmak mümkün değil” diye dile getiriyor, ardından da “benim mantık sistemim bir kişinin, ben hem yüzde yüz Müslümanım hem de yüzde yüz Türkçüyüm demesini kabul etmez” şeklinde bir açıklamada bulunuyorsunuz. Burada da sizinle aynı görüşleri paylaşmıyorum. Meselâ, Hıristiyan Gagavuzlar ve Şaman dinine mensup insanların sizin için çok önemli olduğunu ve onların Türkçülüğünden zerre kadar şüphe duymadığınızı bahsettiniz. Yalnız bu düşünce yapısına mensup Türklere gösterdiğiniz alakanın bir kısmını da Müslüman Türklere göstermenizi beklerdim. Bugün ülkemizin yüzde 99’unun Müslüman olduğu bir yerde Müslümanlığı reddeden bir anlayışla hareket etmenizi doğrusu çok da olumlu bulmuyorum. İnsanların Müslümanlığını hangi ölçü aletiyle ölçüyorsunuz da bu yorumu yapabiliyorsunuz? Ben İslâm dinini mütevazi bir yapıyla yaşamaya çalışan ve ona bağlı olan, aynı zamanda da, yüce Türk Milleti’nden olmanın şerefini yaşayan sizden daha ilerde bir Türkçüyüm. Yukarda Gagavuz Türkleri ve Şaman dinine mensup insanlara karşı ben de sizin kadar onları kucaklayan ve inanç sistemlerine saygı gösteren bir anlayış içindeyim. Benim için de öncelikle ırk bağı önemlidir. Yalnız bir milleti millet yapan değerlerden birisi de din’dir. Türk Milleti İslâmla şereflendikten sonra yücelmiş, yükselmiş ve dünyaya hâkim olmuştur. Bugün üzerinde yaşadığımız bu coğrafyada büyük bir Türk medeniyeti kurabilmişsek o dışlamaya çalıştığınız İslâm sayesinde olmuştur. Kaldı ki, Macarlar ve Bulgarlar İslâmdan uzaklaştıkları için ne Türklükleri kaldı ne de Türk kültüründen en ufak bir iz.
Marksist ve Leninist düşünceye sahip Türkiyedeki uzantıların her geçen gün Müslüman Türk’ün manevî değerlerine saldırmalarından gına getirdik. Sizler de hem bu düşünce akımına karşı olacaksınız hem de onların ağzından konuşacaksınız. Meselâ, başörtüsüne bakışınızda da onlarla aynı paralel düşüncelere sahipsiniz. Bu anlayışları toptan reddediyorum. Bu millet Müslümandır, Müslüman kalacak. Bunu hiçbir güç ve düşünce akımı ortadan kaldıramayacak. Ne siz ne de, sizin gibiler Türkiye’yi bu aydınlıktan karanlığa götüremeyecek.
Bizler, yani Türk Milliyetçileri var olduğumuz sürece bu coğrafyada Müslüman Türk’ün bayrağı daima dalgalanacaktır.
Âkif’in iki mısrasıyla size son cevabımı vermek istiyorum.
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli
Tanrı Türk’ü korusun ve Yüceltsin.