Basit bir anlatım içinde cumhuriyet halkın idaresi anlamına gelir.
Halkın kendi kendini idarede seçtiği yol ise demokrasi ile ifade edilir. Demokrasinin öndeki görüntüsü çoğulcu demokrasi çeşidi yanında katılımcı demokrasidir.
Tarih içinde demokrasinin kendine bir yol çizdiğini de görürüz. Bu yol üzerinde demokrasinin kendini dağıttığı varsayılırsa, nedir dağınık demokrasi dersek. cevaplar çeşitlenir. Örnek alırsak zaman dilimleri çizgisinde demokrasi işçinin üstünlüğüne, siyasetçinin üstünlüğüne, memurun üstünlüğüne, çiftçinin üstünlüğüne dayalı demokrasi şekillerini söyleyebiliriz. Bu şekillerin toplu hali içindeki demokrasi ise çoğulcu demokrasi katılımcı demokrasidir. En iyi örnek çeşidi bu iki dalda gözleyebiliriz.
Seçilen kişinin görev süresi bitmeden kendine verilen oyların geri çekileceği düşüncesi altında olursa, buna katılımcı demokrasi diyoruz. Bu tür demokraside seçilenler, görevlerinde devletine, milletine karşı yanlış işler yapmamaya çalışırlar, ya da yapmaya cesaret edemezler. Böyle bir demokrasi anlayışı KATILIMCI demokrasi olarak görüntülenir. GÜnümüzde en geçerlisinin katılımcı demokrasi olduğu söylenebilir. Neden iyi demokrasi katılımcıdır sorusu yanıtında, seçmenlerin seçtikleri kişileri her zaman ve zeminde oylarını geri alma yetkileri vardır da onun için en iyi demokrasi diyoruz.
Bir örnek vermek gerekirse seçmenler seçtikleri kişiyi görevindeki aksamalarda kastı oluştuğunda ona verdiği oyları geri almak suretiyle görevinden geri çekmeleridir. Seçmenlerini böyle bir eylemi yapacaklarını bilen, düşünen seçilmişler, verilen süre içinde görevlerini aksatmamaya, halkına dürüst, doğru ve faydalı işler yapmaya, vaatlerini yerine getirmeye uğraşırlar.
Türkiyemizde seçmenler devletini, mahallelerindeki yönetenleri çoğulcu demokrasi usulü ile seçmektedirler. Seçim dönemi, görevi süresinde seçilen kişiler yaptıkları eylemleri için ancak yargı ile hesaplaşırlar. Görevleri geri alınamaz. Ne var ki zamanla bir kesim siyasetçimiz seçim dönemleri sırasında görevlerini yaparken, vaatlerini tutmadıkları gibi, bürokraside yaptıkları atamalarda amacın kendi ve yakınları için çıkara bağlı şekle dönüşmesi ile, yurdumuzda faydalı işler ve yatırımlar anımsanmayacak kadar az olmuştur. Bozuk düzen kurgusu devletimizin ödeyemeyeceği borcun altına girmesine nedendir. Gelecek neslimize acı ve üzüntü verecek faturaların kaldığı görülmektedir.
Böyle bir ortamı yarattığını düşünen, vaatlerini yapamayan, görevde eksileri çoğalan siyasetçilerimizi, muhalefetin de baskılarıyla, ister istemez katılımcı demokrasi yönündeki değerlendirmeye götürmüş, seçim dönemi bitmeden zamanla kendi kendilerini erken seçim bahanesiyle görevden çektikleri de görülmüştür. Son ve ondan önceki seçimlerin erken yapılmaları örnek olarak gösterilebilir.
Dış devletlerin, özellikle Amerika ve Avrupa Birliği’nin ekonomik, sosyal ve siyasî baskıları, milletimizin şanına yakışmayacak eylemler düzenini gündeme sokmuştur, yaratmıştır. Şekilleri ve verilişleri bozuk vaatler ile alınan borçların yerinde ve faydalı işlerde kullandırılmamış olmasının, yatırımların yapılan planlar dışına taşırılmalarının borç deliğini büyüttüğü gözler önündedir. Son iktidarın böyle bozuk düzeni düzlemeye kalkışması da bundandır. İstenilen düzeye gelme her Türk vatandaşının özlemidir.
Türk halkının özellikle Türk milletinin seçmen olarak oylarını her zaman ve mekân içinde değerlendirme yetkisi ile hareketi oluşturulsaydı, seçilerek görev alan siyasetçiler bürokraside üst düzeyde yaptıkları atamalarda işi isteyene değil de bilene vererek daha dikkatli olacaklardı.
Başka bir özellik de, Büyük ATATÜRK’ün veciz anlamdaki:
“Milletime şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başına taç ettiği adamların kanındaki ve vicdanındaki, cevheri aslîyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an tavakki etmesinler” sözleri ile vaatlere kapılmadan milletçe oylarımızı daha dikkatli kullanabilmek, milletçe oy verdiğimiz kişileri bu sözler çerçevesinde değerlendirip seçebilmek, vatandaşlık görevidir.
Gene de geçmiş zamanı iyi değerlendirerek, katılımcı demokrasi çizgisi içinde bir seçim yasası yapılarak katılımcı demokrasi yolunu seçmekte faydalar vardır. Ayrıca lider olacakları, seçeceğimiz kişileri vaatlerini iyi tartarak oylarımızı kullanmakta kendimizi zorunlu kılmalıyız. Böyle bir eylem ile işbaşına gelecekleri seçersek, herhalde bundan sonra milletine hizmette kusur edenlerin yanlış ve hatalı eylemlerinin en aza ineceğini, hata yapmadan görev ifa edecekleri ümidini kavramış oluruz.
Artık zaman geçirmeden seçim yasasında değişikliğe gidilerek çoğulcu demokrasiyi bırakıp katılımcı seçim yoluna girmeliyiz. Örgütsel toplumlar içinde fiillerimizi, fikirlerimizi birleştirerek doğru yolu bulmaya, lider değişikliği getirerek görev alanları değerlendirmeye gitmeliyiz.
Devletimizin dünyadaki yeri, jeopolitik çevresi, milletimizin tarihi, yurt toprağının yer altı ve üstü zenginliği, devlet olarak güçlü olduğumuzu göstermektedir.
İstiklâl Savaşı bitiminde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti semalarında şehitlerimizin ruhları dolaştıkça, şanlı bayrağımız vatan topraklarında dalgalandıkça, milletimizin sonsuza dek hür ve bağımsız yaşayacağını bilmeliyiz. Kendimizi tanımak, tanıtmak feyzi içinde düşmanı dost edinmeden dostça geçinerek yaşam sürdürmeliyiz.
Türkiye’de büyük adın TÜRK olduğunu, “Ne Mutlu Türküm Diyene” bilincindeki vatandaşımızı ATATÜRK’ün deyimi ile değerlendirip seçip göreve davet etmeliyiz. Kendimizi tanıyıp tanıtmalıyız. İtimatlı insan olup itibar kazanmış hâle girmeliyiz. Seven sevilen kişilik içinde, birimiz herkes için herkes birimiz için çalışma yolunu seçerek bilgimizi, işimizi ve aşımızı paylaşan millet olduğumuzu kabul edip o ortamda çalışmaya koyulmalıyız.
Demokrasinin zarar değil fayda getirmesinin ancak bu tür ortamda oluştuğunu bilmeliyiz.
Dağınıklığı bırakıp birlikteliği kavrayarak çoğulculuk yerine katılımcı olmalıyız. Görev verdiklerimiz her zaman milletinin nefesini ensesinde hissetmelidir. Keyfî hareketin bitirilmesi isteniyorsa en iyi yol budur.