TARİH felsefecisi Toynbee, bizimle ilgili bir konuda şu suali sorar:
Kayı aşireti, Anadolu’ya göçtüğünde, orada yerleşik başka Oğuz aşiretleri vardı. Bunlar artık beylik olmuş, yerleşmiş güçlü devletçiklerdi. Kayılardan daha zengin, daha geniş topraklı, daha kalabalıktılar. Buraları Ertuğrul ve Osman beylerden daha iyi tanıyorlardı. Öyleyse nasıl oldu da onların biri değil de, Kayı aşireti en güçlü, en büyük bir imparatorluk oluşturabildi?
Toynbee bu sorunun cevabını araştırıyor ve şu cevabı veriyor:
Bu işin sırrı, “challenge” (meydan okuyucu şartlar)dı.
Selçuk beyi Kayı aşiretine Anadolu’nun en tehlikeli yerinde, sınıra yerleşmelerine ruhsat vermişti. Bizans İmparatorluğu’yla her an karşı karşıyaydılar. Ve öteki beyliklerden daha çok savaşıyorlardı.1 İşte bir toplum, bu zor şartlardan korkmaz, meydan okursa, bilenen bıçak gibi daha keskin olur. Osmanlı beyleri ve sultanları bunu yaptılar ve başardılar.
Bu tarihçi, olayları nakletmekle, şartları saymakla yetinmiyor2, sonucun niçinini soruyor ve cevaplıyordu.3
Napolyon’un Yenilmesi
Geçen gün televizyonda çoğunlukla kaçırmadığım “Discovery” (Keşif) kanalını seyrettim. Konu, Napolyon’un Waterloo yenilgisiydi (18 Haziran 1915). Ve soruluyordu: Bunca savaştan zaferle çıkan ve ordusu daha büyük olan Napolyon niçin bu savaşta yenilmişti?
Tarihçiler bu suale şıp diye cevap vermediler.
Bunlar önce şartları, en yeni teknolojileri de kullanarak araştıracak, buradan yola çıkarak “şu sebepten yenildi” diyeceklerdi.
Önce savaş meydanına gidip yerin özelliklerini öğrendiler. Özellikle, Napolyon’un en güçlü silâhı olan topçuların harekât sahasını. Toprak vıcık vı ıcıktı. Savaşın geçtiği ayı ve günü tesbit edip, o günkü hava şartlarını eski kayıtlardan buldular. Hep yağmur çiseleyen bir günmüş. Öyle bir günü beklediler ve tarihî topları müzelerden ödünç aldılar. Tarihî belgelerden, her bir topa 8 erin hizmet ettiğini öğrenip 8 öğrenciyi bu işle görevlendirdiler. Ve topları arka arkaya ateşlettiler. Her top ateşinden sonra topun şu kadar metre ileri fırladığını gördüler. Mermilerin hücuma kalkan İngiliz ordusunun tepelerinden aşıp ıskalamaması için 8 gencin acele topu çamurda eski yerine çekmelerini tenbih ettiler. Yorulduklarını görünce ateşi durdurdular ve “er” rolü oynayan gençlerin kanını alıp “yorgunluk” derecesini ölçtüler. Meğer 3-4 ateşten sonra bu berbat arazide hareket ettiklerini ve bunun savaşı etkilediğini, ağır davranış dakikalarında düşmanın süngü mesafesine yanaşabileceği ve topçuları safdışı bırakacakları sonucuna vardılar.
“Napolyon’un Waterloo’da yenilişinin bir sebebi bu durumdu” dediler (başka cevaplar: Mareşal Ney’in hatası. Prusya ordusunun yetişmesi… vb.)
Kendi kendime sordum:
Rol oynayan gençlerin yorulmasıyla, savaş heyecanını yaşayan öfkeli veya zafer tutkulu gerçek Napolyon askerlerinin yorulması bir tutulabilir miydi? Bir dövüş sırasında bile bıçak veya kurşun yarası alan birinin bazen 5-10 dakika yaralandığını bile farketmeden dövüşü sürdürebildiği malûm. Onun için, teknolojik tarihçilerin suali doğru, fakat cevabı eksikti. Asıl büyük sebep, bu savaştan önce Napolyon’un 1913’te Rusya seferine 413 bin askerle gidip çoğunu kaybettikten sonra Paris’e dönüşüydü. Bu yenilgide en tecrübeli askerlerini kaybetmiş, “yenilmez Napolyon” imajı da ordusunda artık tam inanılır olmaktan çıkmıştı. Yani maddî ve psikolojik sebeplerin birleşimi.
Kızılderili İmparatorlukların İşgali
İspanyolların Meksika’da Aztek, Peru’da İnka imparatorluklarını birkaç yüz kişilik ordu bozuntularıyla yıkmaları da böyle. Çok kere bu tarihî olay sadece nakledilir ya da Cortez’le Pizzaro’nun askerî dehaları göklere çıkarılıp sebep gösterilir.
Şüphesiz bu övgüde gerçek payı vardır. Fakat her iki fetihte de, askerlik dehası kadar, bu iki maceraperest “conquistador”un hile dehaları rol oynamıştır. Her hareketleri bir aldatmaca ve ihanet olmuştur.4 Ve Kızılderililerin şaşılacak saflıkları.
Başka sebepler de vardı: Cortez’in Meksika’ya ayak basışı Aztekler için talihsiz bir tarihe rastlamıştır: Azteklerden İnkalara kadar benzer efsanelere göre, yüzlerce yıl önce, köse Kızılderililere benzemeyen ak tenli, ak sakallı (bazen kara sakallı) bir evliya (er-Akkoca, Kukul-han..vb) Amerika yerlilerine uygarlık getirmiş ve birden, “gene geleceğim” diyerek kaybolmuştur. Kızılderililerin 52 yıllık “asırları” tam da Cortez’in ortaya çıkışına rastlayınca, İspanyolu o kutsal yalvaçları sanmış ve saf saf kucak açmışlardır.5
Son bir yenilgi sebebi de, hem Cortez’de, hem de Pizzaro’daki top ve tüfekler olmuştur. ok-yay ve mızrak çağında yaşayan Aztekler ve İnkalar, uyanıp da sahte “evliya” İspanyollara karşı çıkmaya kalkışınca bu ateşli silâhlar korkunç katliama ve sonraki soykırımına sebep olmuştur.
Ortak Hareket Bozukluğu
Son bir sual-cevap; bugünlerle ilgili.
Biz Türkçüler-Türk milliyetçileri, 250-300 milyonluk Türk dünyasının birçok alanlarda “Ortak Hareket” ederek güçlü olmalarını, ülkümüzün temel ilkelerinden saymışızdır. Sovyetlerdeki 5 Türk topluluğunun özgürlüklerine kavuşup da 5 cumhuriyet hâlinde doğuşlarının, bu ortaklığın başlangıcı olacağını sanmışızdır. Ama böyle olmamış, ne onların aralarında, ne de Türkiye Cumhuriyeti’yle ortaklık geliştirilememiştir (dış Türkler devletleri Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni bile tanımamışlardır!)
Buna hepimiz çok üzüldük (ben hâlâ 9 projemizi geliştirirken bunun önünün açılacağını umuyorum).
Ne gariptir ki, “beraber hareket” bayrağını taşıyan Türk milliyetçileri Türkiye’de kendi aralarında ortak hareket geliştirememişler, partiler, dernekler, vakıflar bölünüp durmuştur. Güçlü olamamışızdır.
İşte sual: Neden bir araya gelmiyoruz?
Eksik bir cevap: Türk oluşumuzdan: Biz hep uzlaşamamakla tanınmış, 16 devletten 15’inin yok olmasına gene biz sebep olmadık mı?” demişizdir.
Eksik cevap, çünkü 5 kere de birlikte olabilmişizdir: Mete/Hun, Bumin Kağan/Gök Türk, Cengiz Kağan, kısmen de Anadolu’da Osmanlılar ve Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk, demek olabiliyormuş.
Ve hepimize bir sual: Onlar bunu nasıl başardı?
Cevaplarınızı beklerim.
KAYNAKLAR
1- İbn Fadlallah Al-Umarî de, aynı noktaya “o aşiret daima gazada bulunuyordu” sözüyle dokunuyor (Taeschner neşri, sah. 42).
2- Anatole France, “Penguenler Adası” adlı kitabında, “yeni şeyler söylemekle, tarihî sorgulamakla ne yorulucan! şekillerin yazdığı tarihi yeni bir uslûpla yaz, tarihçi ol çık” diye ünlü tarihçilerle gırgır geçer (I, sh. 13).
3- Bu konunun ayrıntılarını “Yeni Türkiye” dergisinde yazdım (2000, No: 31, sh.43-60.
4- Türkkan, “Kızılderililer ve Türkler”, 4. baskı, E yayınları, sah. 171.
5- a.g.e., sah. 170.