Ana Sayfa 1998-2012 21. Yüzyılda Türk Dünyası ve Türk Toplulukları

21. Yüzyılda Türk Dünyası ve Türk Toplulukları

GİRİŞ

Bilindiği üzere Türkler ana hatları ile batıda, Balkanlardan doğuda Büyük Okyanusa; kuzeyde, Kuzey Buz Denizi’nden güneyde Tibet’e kadar olan sahada yaşarlar. Yaklaşık 12 milyon km2’lik bir sahaya yayılmış olan Türklerin toplam nüfusu en basit hesapla, 250 milyon civarındadır. Dünya Türkleri arasında hem politik hem demografik konumu yönünden, birinci sırayı Türkiye Türkleri almaktadır.Türkiye’den sonra en fazla demografik, ekonomik ve belki de politik potansiyele sahip olan Türk toplulukları, Kafkasya, Orta Asya ve Çin sınırları içinde kalan, Doğu Türkistan’da yaşamaktadır. Bunları İran, Balkan ülkeleri (Bulgaristan, Yunanistan, dağılan Yugoslavya, Romanya) Moldavya, Kırım, Orta Doğuda, Irak, Suriye, Afganistan, Kıbrıs, Yunanistan ve değişik Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkler takip etmektedir. Bütün bu Türkler genel olarak ele aldığımızda ağırlıklı olarak Orta Asya ve Kafkasya’da bulunmaktadırlar. Orta Asya ve Kafkasya dediğimiz bölge, Balkanlardan başlayarak, Çin’e kadar uzanan tarih, din, dil ve ortak değerleri paylaşan Türk gruplarının bulunduğu Türk soyluların yaşadığı bir bölgedir. Türklere ait olan topraklardan büyük bir bölümünü egemenliği altında tutan Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyetlerinden sonra, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan adlı beş yeni Türk c umhuriyeti de bağımsızlığına kavuşmuş oldu. Ancak yıllardan beri bağımsızlık mücadelesi veren gerek, Sovyet Federasyonunda gerekse diğer ülkelerde bulunan, Türk toplulukları mevcuttur. Bunların da en kısa sürede bağımsızlıklarına kavuşacaklarına inancımız tamdır. Unutulmamalı Türklerde bağımsızlık ateşi hiç sönmemiştir. İçerisinde bulunduğumuz yüzyılda bu bağımsızlık ateşi daha da alevlenmiştir. Bilindiği üzere Sovyetlerin toplulukları Ruslaştırma politikaları en insafsızca Türk soyluları üzerinde denenmiş, başarıya ulaşılmamıştır. Örneğin, dünya dilleri içinde Birleşmiş Milletler istatistiklerine göre beşinci sırayı teşkil eden Türkçe (Ana dil olarak üçüncü sıra) Türk topluluklarına, cebren, her birine farklı işaretlere, farklı sesler yüklenmesi sebebiyle otuz kadar, alfabe ile yazılan bir dil hâline getirilmiştir. Bu da yetmemiş, ana okulundan itibaren mecbur olarak kullandırılan Rusça, milyonlarca Türk’e Türkçeyi unutturmaya çalışılmıştır. Daha önceki yazımızda İlminski ve Khum’un Türk topluluklarını asimilâsyona tabi tutarak, Türklüklerini unutturmaya çalıştıklarını belirtmiştik. Orta Asya ve Çin’de bulunan Türk toplulukları, iktisadî bakımdan da çok acımasız bir kaynak sömürüsüyle karşı karşıya kalmışlardır. Örneğin, Azerbaycan sadece Rusya Federasyonundan her yıl 1.5 milyar dolar alacaklı kalmıştır. Türk yurdunun yer altı ve yer üstü serveti deyim yerindeyse talan edilmiştir.

Kazakistan’ın bütün petrolü 272 milyon Rubleye alınmış, işlenmiş petrol ihtiyacı ise 770 milyon Rubleye Kazakistan’a geri satılmıştır. Türk şehirlerine Ruslar yerleştirilmiş, birçok yerde Türkler kendi öz yurtlarında azınlık durumuna düşürülmüştür. Atom denemelerine yine Türkler maruz kalmıştır. Tabiat da Türk bölgelerinde fazlasıyla tahrip edilmiştir. Aşırı sulama, gübreleme ve sanayi artıkları Türk topraklarını ve denizlerini yaşanmaz hâle getirmiştir. Ölü çocuk doğurmada Türk kadınları baş sıralarda yer almaktadır. Türk dünyası aslında iklim şartları bakımından tarım ve hayvancılığa elverişli topraklara sahiptir. Türk ülkeleri, ülkelerin tamamı orta enlemlerde yani orta kuşakta yer alır. Türk dünyası Asya kıtasının orta ve güney batısında âdeta eski kara kütlelerinin tam ortasında yer almaktadır. Türk dünyası bir bütün olarak, kuzeyden Rusya Federasyonu, doğudan Çin, güneyden Pakistan, Afganistan ve İran, güneybatıdan Arap ülkeleri, batıdan ise Avrupa ülkeleri ile sınırlıdır. Türklerin ana vatanı Orta Asya (Türkistan) dır. Orta Asya’da devlet kurma geleneğini Türkler başlatmışlardır. Bugün Türklerin yoğun olarak yaşadığı topraklara, Türk ülkesi ve bu ülkelerin tümüne, Türk Dünyası adı veriliyor. Türk dünyasının dil, din, ırk, kültür ve medeniyet bakımından ortak pay daları vardır. Söz konusu bu ortak paydalar; Türk Dünyası Birliği’nin yapılanmasında önemli rol oynamaktadır. Bu paydaların başında dilimiz, güzel Türkçemiz gelmektedir. Türkçe ve Türk sözcüğü, Türkçe metin olarak ilk defa Orhun Abidelerinin en eskisi olan Tonyukuk yazıtında geçmiştir. Ancak Türk sözcüğünün kullanılmaya başlandığı 6. yüzyıldan çok önceleri de Türkçe konuşan kavimler ve topluluklar Orta Asya’da var olmuş, Hun İmparatorluğu ile beraber yayılmaya başlamışlardır. Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lügat-ı Türk adlı eserinde, Türk kelimesinin karşılığı olan vasıflar arasında; güzellik, sevimlilik, dürüstlük ve yiğitlik gibi özellikler sayılmaktadır. Türk dünyası içindeki dayanışma ve iş birliğinin lâyık olduğu seviyeye yükseltilmesi, yeni Türk devletlerinin ve topluluklarının gerek aralarında, gerekse uluslararası camiadaki yerlerinin sağlamlaştırılması için atılması gereken en önemli adımın Türkçe’nin yaygınlaştırılması, öncelikle dilde birliğin sağlanması gerekir. Dilde birlik, Türklüğü köklerine götürecektir. Bu birlik, Türklüğü ve Türk dünyasını aydınlığa kavuşturacaktır.

SONUÇ

20. yüzyıl, aslında Türk dünyasının karanlık yüzyılı oldu. İnanıyoruz ki 21. yüzyıl da Türk dünyasının en aydınlık yüzyılı olacaktır. Yeter ki Türk dünyası ve Türk toplulukları, aralarında güç birliği ve gönül birliğini gerçekleştirebilsin. İşte o zaman 21. yüzyıl Türk yüzyılı olacaktır.
 

Orkun'dan Seçmeler

Yalancı Bahar

Tarihte Bu Ay